16 Ekim 2018 Salı
13 ekim cumartesi 1.17
Gözümden akan tek bir damla yaş, başım eğik, elmacık kemiğime doğru akıyor. Bir kaç saniye sonra bir insan tarafından ezilecek salyangozun pek ağır hareketlerine yakın hızda.
Sanki yanağıma ufak bir ıslaklık bıraktıktan sonra sonsuzluğa kadar aynı ağırlıkta düşecek ama sonsuz yolculuğuna çıkmak üzere suratımı terk edemeden kuruyor orada.
Artık gözlerimi açmak istemiyorum ne karanlığa ne de aydınlığa. Hatta hayal edebileceğim en güzel şeyi tam karşımda bulacağımdan emin olsam bile.
Artık yüksekler korkutucu değil ilgi çekici geliyor, sanki aşağısı çok sevilen biri gibi kollarını açmış beni bekliyor.
Ne oldu da bu hale geldim demekten kendimi alamıyorum var olan her şey gibi bi anlamı olmadığını düşünsemde.
Ben mi kendimi bu hale getirdim yoksa başka şeyler mi bu yöne itti bilinmez.
Ya gerçekten birden fazla kişiyle yaşıyorum ya da (klişe ama) içimde bir ölü yarattım.
Diğer bir yandan yaşamak istiyorum her anı, tatmak istiyorum var olan tüm zevkleri.
Gülücükler saçmak etrafa, bir masayı paylaşmak dostlarımla; yeşil ve mavinin en huzur veren halini kucaklamak, gri gökyüzünden düşen her yağmur damlasını başımda hissetmek kalbi okşayan her sözcük gibi.
Nirvanasına denizin üstünden kızıllığını her tarafa dağıtan güneşle ulaşacak bir günün öğle vaktinde tenimi yakmasını; bacaklarım son demlerindeyken gücünün, Zerdüşt ile düşüncelerim kadar bulanık ve belirsiz bir yolda yürümeyi...
Her zaman toplumun sıradan bir parçası olup sonradan mı ayrıldık yoksa zamanla uyum sağlamayı mı öğrendik?
Tüm etik ve ahlakı bir kenara bırakın. Hatta daha ötesi; temelini insanın oluşturduğu her şeyi yok sayın. Çünkü siz de birer insansınız, başkalarının fikirleri ve oluşturduğu kavramlarla değil, kendi zihninizin sınırları ile yaşayın.
Kendiniz için yaşayın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder