17 Haziran 2019 Pazartesi

dalgalanmalar


Genel doğrular ve değerlerin reddi yapboz haline getirdi beni. Her hatada, yanlışta değiştirdim sahip olduğum fikirleri. Her olayla, her insanla içimdeki bir parçayı söküp asla dinmeyecek ateşimde erittim, yenisini dövdüm. Adapte olmaya çalıştım içinde bulunduğum durumlara.

Peki, yapboz olmak kötü müdür?
Oturaklı, yolu belli bir insan mı olmak gerekir?

Hayatı farklı perspektiflerden deneyimlemek istedim, yargılanmadan. Yargılar ürkütürdü eskiden. Tamamen değiştiremediğim parçalardan biri de odur. Her zaman vardır insanın içinde yargılanma, hor görülme korkusu. Bunu kaçınılmaz kılan ise diğer insanlara öyle veya böyle muhtaç olmamızdır.

Galiba bu adaptasyon meselesi tamamen korkaklık, galiba olması gereken belli bir yolunun olması. Olması gereken bu fakat benim özüm bu değil. Değişken yapıda yaşamak benim özüm. Benim özüm, deviri fazla zorlamadan vitesi değiştirmek. Hiç mi olmadı, o zaman kontağı kapatır aracı değiştiririm.

Bu yüzdendir ki hep beklenti ve isteklerimin altında bi' hayat yaşıyorum. Asla yürümem gereken o düz çizgide ilerleyemiyorum. Kimi zaman dibini göremediğim su dolu çukurlar kesiyor önümü, kimi zaman ben kendimden geçip zikzaklar çiziyorum.

Ama yolumun sonundan eminim. Biliyorum, hissediyorum, görüyorum, yaşıyorum.

Gün gelecek o parça sökülüp yeniden dövülemeden, o vitesi değiştiremeden vakti zamanında düşüncede kalan sonum gelecek büyük bir patlamayla beraber.

Artık maskeler beni sizinle bir arada tutmaya yetmiyor.

Artık kararsız haldeki benliğim zar zor duruyor ördüğüm duvarlar içinde.

Ben sizinle yaşamaya uygun değilim. Çünkü ben bir insan değilim.

Artık kelimeler kendimi anlatmak için dökülemiyor gerek ağzımdan gerek ellerimden.

Devam edebildiğim kadar devam edeceğim ama sonum belli.

Mental sağlığım hakkında bir fikrim yok. Her ne kadar kendimi kontrol edebildiğim düşünsem bile kimi zaman bu değişimlerle uyuşamadığım için istemsiz şekilde hareketlerime dökülüyor. Ellerim titriyor, gözüm seğiriyor. Buda farklı bir deneyimdi.

Bir dönemler her şeyi düşünerek deneyimleyebileceğime inanırdım fakat yeterli olmadığını anladım. Her şeyi gerçekten yaşamak gerek veyahut kafanın içindeki hastalıklı dünyayı gerçeklik olarak kabul etmek.

O gerçeklik çizgisini kaybetmek isterdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder