22 Kasım 2020 Pazar

 

Yalın ayak koşuyor bak çocuk

Soyulmayı bekliyor avucunda elma

Kapat gözlerini, ne görüyorsun

Düşlerinde bile kararıyor dünya

Bak, zeytin dalının ucunda güvercin

Düşmesine ramak kalmış

Kanatları var deyip es geç

Es geçtiğin gibi tüm sorunları

 

Herkesin kıyameti ayrı nüksedermiş benliğe

Somutlaşmış teoriler gereği alevler sararmış etrafı

Bin çığlık bin yaygara, nafile statü nafile dua

Sona koşmayı istedik mi sahi

Sahi bu kadar gözü pek miydi insanın?

Kimi kandırıyoruz üstadım

 annemin karnından nasıl çıktım

 altımı kim temizledi onca yıl

Ruhumun zift kustuğu geceler

 dilimde onlarca yalan,

 onlarca irin gözbebeklerimden sızan

Yüreğimdeki bu yorgun kadın

19 yaşına değecek bedenime cevap buruşuk duygular

 hiç mi utanmadın be kızım yaşlı düşüncelerden

 hiç mi kopamadın yaşlandıran düşüncelerden

Nasıl ve kim temizleyecek gecelere kustuğun zehri

İliklerine varana dek nasıl temizleyecek seni

Soyunup boşaltsana hadi ceplerini


Sıyrılıp içimdeki karmaşadan

 bekliyorum kabuklarından arınmayı bekleyen elma gibi

 

Sahi cesurum değil mi?

 yalın ayak sokakta koşan küçük kız çocuğu gibi


varvara

29 Ocak 2020 Çarşamba

hastalıklı düşünceler ve eski bir valiz

kafamda hastalıklı düşünceler
ellerimde eski bir valiz
hayır
gereksinmek değil
özlemek seni

düşmek kadar hafif
çarpmak kadar ağır
ve en az
en az senin kadar büyüktüm
ah bir bilsen
niceler
ben nice göller biriktim

behey sevgilim behey

iki kere iki dört eder
ışığın da kütlesi yoktur
sen de dönmezsin artık gerisin geri
savaş artığı bir şehir gözlerimde
yürüdüğümüz sokakların hepsi gri
bir kağıt bir kalem
ve başıboş bir serseri
hayır
gereksinmek değil
bu sefer özlemek seni

duruşundan bir haber gülüşün
beceriksiz bir ressamın sayfalarını süslüyor eğri büğrü
şiirlere konu oluyorsun olur olmadık
beylik laflarla dolaşıyorsun satırlarımda
misal
sana yakın olmak şiire yakın olmaktır
dizelerde yokluğuna dokunmaktır

yaşamak kadar acı
ölüm kadar gerçek
ve en az
en az benim kadar büyüksün
biliyorum
kazanılmaz
kazanıl(a)maz bir dövüşsün

behey sevgilim behey

kütle çekimi bir teori
hazar bir deniz değildir
sen de sevmezsin artık yeniden beni
bir şehrin akşam silüeti gözlerimde
arabalar binalar yangın yeri
bir oda bir yatak
ve gece vakti tren sesleri
hayır
gereksinmek değil
bu sefer özlemek seni

kurduğumuz o ihtilal hayalleri
ellerinin kıyılarındaki devrim
söylenen sen değilsin asla
söylenen ki hudutlardaki sevgim
susuyorum dışıma doğru
sessiz ve sakin

her gün
her gün tek başına
yok birlikte bir gün bile
sen hiçbir gün gelmedin
biz hiç kimseyi
hiçbir zaman yenemedik

ıslıklar kadar sessiz
maskeler kadar yüzsüz
ve tabi
biz de en az
en az herkes kadar büyüğüz

behey sevgilim behey

kafiye kulak içindir
mutluluk diye de bir şey yoktur
çünkü mutlu değiliz
o zaman
onu ancak
onu ancak özleyebiliriz
nolur beylik laflar ettirtme artık

kafamda hastalıklı düşünceler
karıncalar ve şiirsel bir zerzeniş
hayır
gereksinmek değil
özlemek seni
bu sefer özlemek seni